Bu yaklaşımda Daniel Kahneman, Sistem -1 ve Sistem -2 kavramını, Richard H. Thaler ve Cass R. Sunstein otomatik sistem ve düşünce sistemi kavramlarını kullanmaktadırlar.
Kahneman’ın bu konudaki açıklamaları şöyledir. (Kahneman, 2015:26) Psikologlar onlarca yıldır bir kızgın kadın resmini gördüğümüzde ya da zorlu bir çarpım problemi ile karşılaştığımızda iki ayrı düşünme biçimiyle tetiklendiğimiz konusu ilgi duymuşlar ve bunlara birçok isim önermişlerdir. Keith Stanovich ve Richard West adlı psikologların ilk önerdikleri terimleri benimseyerek, zihindeki iki sisteme Birinci Sistem ve İkinci Sistem olarak gönderme yapacağım.
Birinci Sistem otomatik olarak ve hızlı işler; çok az veya sıfır çaba gerektirir ve hiçbir istemli denetim içermez.
İkinci Sistem dikkati, karmaşık hesaplamalar dahil, çaba isteyen zihinsel işlemlere yöneltir. İkinci Sistem'in işleyişi sıklıkla eylem, seçim ve yoğunlaşmaya ilişkin öznel deneyimlerle ilişkilendirilir.
Kendimizi düşündüğümüzde, İkinci Sistem'le özdeşleşiriz; yani inançları olan, seçimler yapan ve ne düşünüp ne yapacağına karar veren bilinçli, akıl yürüten benliğimizle İkinci Sistem her ne kadar hareket neredeyse kendisinin orada bulunduğuna inansa da hayatın birçok anlarında otomatik Birinci Sistem'dir. İkinci Sistem genellikle açık seçik inançlarının ve bilinçli seçimlerinin ana kaynakları olan izlenim ve hisleri çaba harcamadan üreten sistem olarak tanımlanır. Birinci Sistem'in otomatik faaliyeti şaşılacak derecede karmaşık fikir kalıpları oluşturur, ama düşünceleri bir dizi düzenli adım halinde yapılandırabilen sadece, daha yavaş işleyen İkinci Sistem'dir. İkinci Sistem'in yönetimi ele alıp Birinci Sistem'in serbest dürtü ve çağrışımlarını bastırdığı durumlar da yaşanmaktadır. Birinci Sistem' in kabiliyetleri diğer hayvan türleriyle paylaştığımız, doğuştan gelen becerileri içerir. Çevremizdeki dünyayı algılamaya, nesneleri tanımaya, dikkatimizi yönlendirmeye, kayıplardan kaçınmaya ve örümceklerden korkmaya hazır olarak doğarız. Diğer zihinsel etkinliklerse uzun süreli uygulamayla hızlanıp otomatikleşir. Birinci Sistem fikirler arasındaki ilişkileri, ayrıca okunanların ve sosyal durumların ince ayrıntılarını anlamak gibi becerileri de öğrenmiştir. (Kahneman, 2015:26)
Otomatik Sistem’in insanın cesurca tepkisi, Düşünce Sistemin de bilinçli düşünmesi olduğunu söyleyebiliriz. Cesurca tepkiler çok doğru olabilir, ama otomatik sisteme çok güvendiğimizden hatalar yaparız. Otomatik sistem size (yolcuya) “Uçak sallanıyor, öleceğim” derken Düşünce sistemi “Uçaklar çok güvenlidir!” der. Otomatik sistem çok fazla tekrarlamakla eğitilebilir ama bu eğitim çok zaman ve çaba gerektirir. Eğer insanlar büyük sorunlar yaşamadan otomatik sistemlerine güvenirlerse hayatları daha kolay, daha iyi olacak ve daha uzun yaşayacaklardır. (Thaler, Sunstein. 2017:36-38) Bu tespitler, tüm yaşamı düşünce sisteminde yaşamak gerekir anlamına gelmemektedir. Otomatik sistem hayatta kalmak ve beynin ekonomik çalışmasına katkı sağlamak için çok önemlidir.
Bir görüşe göre;
Sistem 1’e Duygusal Beyin,
Sistem 2’ye Mantıksal Beyin diyebiliriz.
Araştırmalar
İnsanların büyük çoğunluğunun tepkilerini ve kararlarını %80 Sistem-1’e göre verdiklerini işaret ediyor.
İkinci Sistem, normalde otomatik olan odaklanma ve anımsama işlevlerini programlayarak sistemin çalışma şeklini bir ölçüde değiştirebilir.
İki Bilme, Kavrama Sistemi
Crossair Flight 498 Kazası örneğinde; Kaptan Pilotun yaşadıkları acil durumdan çıkabilmeleri için hızla duruma tepki vermesi Sistem-1 kullanarak hareket etmesidir. Yani içgüdüsel. Yardımcı pilot ise; kaptanın sola dönülmesi gerekirken sağa döndüğünü fark ederek “sola dönmemiz gerekiyor” diye uyarıyor. Bu durum Sistem-2’nin devreye alınarak tepki verilmesi olarak yorumlanabilir. Yani kontrollü ve kurallara göre olarak ifade edilebilir.
Sistemlerin arasındaki farkın farkına varmak, onları dengede tutmak, gereken durumlarda sistem-1’in sistem-2 vasıtasıyla kontrol atında tutulması ve geliştirilmesi Duygusal Zekânın tüm bileşenleri açısından son derece önemli ve geliştiricidir. Yani bir duruma, bir söyleme düşünmeden anında tepki yapıştırmak ve sonuçlarına katlanmak. Ya da durup dinlemek, gözlemlemek, anlamaya çalışmak ve iletişimi sürdürmek. Benzer şekilde insan faktörleri bileşenlerinden bilgi işleme, algı, dikkat, durumsal farkındalık, sürpriz ve şaşırma etkisi, karar verme, iletişim, liderlik, ekip olma, stres ve stres yönetimi konusunda daha etkin olmayı sağlayacaktır.
Kaynaklar
Thaler, R.H. ve Sunstein, C.R. (2013) Dürtme-Nudge, Pegasus Yayınları, İstanbul
Kahneman, D. (2015) Hızlı ve Yavaş Düşünme, Varlık Yayınları, İstanbul.
Bình luận