Photo by Helena Lopes on Pexels.com
Hayatta besleyen ve tüketen insanlar vardır, acaba siz hangisisiniz?
(Yazarı bilinmeyen bir kaynaktan adapte edilerek çevrilmiştir, Çev. Seden Tuyan)
Herkesin içinde görünmeyen bir kova vardır. Bu kova gerek kendimizle, gerekse başkalarıyla ilgili neler hissettiğimizi ve kurduğumuz ilişkilerin niteliğini belirler. Hiç bir hafta boyunca sürekli olumlu olaylar yaşayıp da, etrafınızdaki tüm insanlara karşı yapıcı davrandığınızı fark ettiniz mi? Diyebiliriz ki, o anlar içinizdeki kovanın dolu olduğu anlardı…
İşte, bu kova, günlük hayatta yaşanılan bir çok şeyle beslenir. Birisi sizle konuştuğunda, sizi insan yerine koyduğunda kovanızın içindeki boşluk yavaş yavaş dolmaya başlar. Hele ki, sizi isminizle yahut sevdiğiniz bir sıfatla çağırmışsa, özellikle de hoşlandığınız bir ifadeyle! Eğer bu kişi, bir de üzerinizdeki kıyafetle veya yaptığınız işle ilgili iltifat ediyorsa, kova hızla dolmaya devam eder. Karşımızdaki insanın içindeki kovayı doldurmanın milyonlarca yolu vardır. Dostça yazılmış bir mektup, onun için önemli olan bir şeyi hatırlamak, çocuklarının adını bilmek, acısını anladığını hissettirmek, yardıma ihtiyacı olduğunda el uzatmak, sohbete zaman ayırmak, ve belki en önemlisi onu yürekten dinlemek gibi…
İnsanın kovası böylesine bir duygusal destekle beslendiğinde, içinden samimi ve dostça davranmak gelir.
Diğer taraftan, bazı kimseler ise, sizin kovanızda biriktirdiklerinizi tüketmeye çalışırlar. Doğaldır ki, kovayı doldurmanın olduğu kadar, boşaltmanın da milyonlarca yolu vardır.
Diyelim ki özel bir yemektesiniz ve aksilik bu ya, bir kase dolusu yapış yapış çikolatalı dondurmayı masanın üzerine doğru devirdiniz. Dahası hızla eriyen dondurma masa örtüsünden yanınızda oturan zarif görünümlü, şık bayanın eteğine oradan da yerdeki el dokuması halının üzerine doğru aktı. Zaten, utancınızdan yerin dibine batmış durumdasınız. Birde karşınızdaki çokbilmiş “ortalığı batırdın” demez mi?! İşte kovanızın içindekini boşaltmaya çalışan birisi… Siz hata yaptığınızı bildiğiniz halde, hatanızı yüzünüze vurmaktan çekinmeyen o “yıkıcı” tavrıyla sizi tüketmekten hiç çekinmez. Bu ve benzer durumlarda hissettiğiniz korkunç duyguların yok edici etkileri vardır.
Böylece kovalar dolar ve doldukça da boşalır. Çünkü, insanlar karşısındakini tüketen bu tip davranışların nelere sebep olabileceğini asla düşünmezler. Öyle ki, kovası boş olan bir insan, “kazağın çok yakışmış” türünden bir iltifata dahi ters bir tepki verebilir.
Neyse ki dolmak ve boşalmak arasındaki ikili ilişkinin anlaşılır bir sınırı vardır. Ama ya kovası delik olanlar? Bu kişiler başkalarının kovalarındakilere göz dikerek, onları rahatsız ederler. Dahası, gittikçe azalmakta olan kovalarını başkalarının kovalarından çaldıklarıyla doldurmaya çalışırlar.
Oysa ki, asıl olan başkalarının kovalarını doldurmak, doldurabilmelerine yardımcı olabilmek, yani onları beslemektir. Çünkü başkalarını besleyebilen insan asla tükenmez. Aksine, içimizdeki olumlu duygular paylaştıkça çoğalır. Böylece, başkasının kovasını doldururken, kendi kovamızı da doldurmuş oluruz.
Sonuç olarak, hepimiz, farklı sebeplerle, iş karşımızdakini beslemeye gelince duraksarız. Dolayısıyla, ancak karşımızdaki insanı mutlu etmekle hissedebileceğimiz eğlence, mutluluk, doyum, başarmışlık gibi duygulardan yoksun kalmış oluruz.
Kommentare