Paul Stevens’in Linkedin paylaşımındaki “İletişimdeki en büyük sorun, iletişimin gerçekleştiği yanılsamasıdır” sözü, özellikle ticari havacılık gibi emniyet açısından kritik sektörlerde önemli bir gerçeği yansıtmaktadır. İletişimin sadece mesajın iletilmesi değil, aynı zamanda karşı taraf tarafından anlaşılması ve doğru yorumlanması gerektiğini vurgulayan bu söz, kokpitteki iletişim süreçlerinin önemine dikkat çeker. İletişimin sağlıklı ve verimli bir şekilde gerçekleşmemesi, yanlış anlaşılmalara, bilgi eksikliğine ve potansiyel risklere yol açabilir. Bu bağlamda ego, kokpitte iletişimi engelleyen en kritik unsurlardan biridir.
Ego’nun Havacılık Sektöründe İletişime Etkileri
Ego, bireyin kendine duyduğu güvenin ve özsaygısının bir ifadesi olmakla birlikte, kokpit gibi emniyet-kritik bir ortamda kontrol edilmesi gereken bir özelliktir. Ego bir yandan bireyin çatışmaları çözmesine ve gerçeğe uyum sağlamasına yardımcı olabilirken, aşırı ego iletişim engellerine yol açarak takım çalışmasını olumsuz etkileyebilir. Aşırı güven, kişinin potansiyel tehlikeleri göz ardı etmesine ve geri bildirimlere direnç göstermesine neden olabilir. Bu, uçuş emniyeti açısından ciddi riskler taşır.
Ego güdümlü bireyler iletişimde çeşitli engellerle karşılaşabilir:
Dinlememe veya Söz Kesme Eğilimi: Ego, bireyin başkalarının görüşlerini dinlememesine veya konuşmaları kesmesine yol açabilir. Bu, karşılıklı anlayış ve iş birliği ortamını zedeler. Örneğin, bir kaptan pilotun ikinci pilotun önerisini dikkate almaması, uçuş sırasında yaşanabilecek bir tehlikeyi fark etme ve önlem alma sürecini olumsuz etkileyebilir.
Fikirlerin Göz Ardı Edilmesi: Ego, başkalarının düşüncelerini küçümsemeye neden olabilir. Bu durum, özellikle kokpitte iş birliği ve iletişim ruhunu zayıflatır. Kokpit içinde “BEN” modundan “BİZ” moduna geçiş önemlidir ve bu geçiş, bireylerin ego kaynaklı engelleri aşmasıyla mümkün olur.
Savunmacı Tavır ve Hata Kabul Etmeme: Ego, bireyin hatalarını kabul etmemesine ve savunmacı bir tutum sergilemesine neden olabilir. Bu durum, geri bildirimi ve hatalardan öğrenmeyi engeller, bu da uzun vadede güvenliğe zarar verebilir. Kokpitteki her bireyin kendini geliştirmeye ve hatalarından öğrenmeye açık olması, güvenli uçuş operasyonları için kritik öneme sahiptir.
Ticari Havayolu Kokpitinde “BEN” Modundan “BİZ” Moduna Geçiş
Kokpitteki iş birliği ve takım ruhunun korunması, Emniyet ve verimliliği sağlamak açısından gereklidir. Gündoğan’ın “BEN” modundan “BİZ” moduna geçiş vurgusu, kokpitteki bireylerin kendi ego ve çıkarlarından sıyrılarak ortak bir amaç doğrultusunda hareket etmesi gerektiğini gösterir. Bu geçiş, iletişimde ve karar alma süreçlerinde daha açık, yapıcı ve uyumlu bir yaklaşımı mümkün kılar.
Örnek: Acil bir durumda, kaptan ve ikinci pilotun birlikte hızlı ve etkili kararlar alabilmesi için “BİZ” modunda olmaları önemlidir. Bu yaklaşım, her iki tarafın da bilgi paylaşımında bulunarak en uygun çözümü bulmasına olanak tanır. İletişim sürecinde güven duygusunun oluşması, ekip üyelerinin kendilerini ifade etme konusunda daha rahat hissetmelerini sağlar.
Kişilik Envanterleri ve Mülakat Süreçlerinin Önemi
Kokpit gibi emniyet-kritik alanlarda çalışan bireylerin iletişim becerilerini ve ego yönetim kapasitelerini değerlendirmek için davranışsal analizler, kişilik envanter testleri ve mülakat süreçleri önemlidir. Kaptanlık ve kokpit içi diğer görevler için kişilik envanterlerinin yanı sıra yüz yüze mülakatların yapılmasının gerekliliğini vurgulamaktadır. Bu testler, bireylerin kriz anında nasıl tepkiler verdiğini, geri bildirim alma yeteneğini ve ekip çalışmasına yatkın olup olmadığını değerlendirir. Uygun iletişim becerileri ve iş birliği yeteneklerine sahip bireyler seçmek, uzun vadede emniyet kültürünü destekler.
Kişilik envanterlerine ek olarak, bireylerin takım çalışmasına yatkınlığını değerlendiren simülasyon uygulamaları da yapılabilir. Bu tür uygulamalar, adayların kriz anında gösterdikleri davranışları gözlemlemeye olanak tanır.
İletişimin Sürdürülebilirliği: Eğitim ve Geri Bildirim Süreçleri
Kokpitte etkili bir iletişim kültürünün sürdürülebilir kılınması için, ego yönetimi, etkili dinleme ve yapıcı geri bildirim gibi konuları kapsayan eğitimler düzenlenmelidir. Bu eğitimler, kokpit ekiplerinin iletişim becerilerini ve iş birliği kapasitelerini geliştirmelerine yardımcı olur. Kokpit içi iletişimin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için yalnızca ilk işe alımda değil, kariyerin her aşamasında eğitimler ve düzenli geri bildirim oturumları gerçekleştirilmelidir.
Kokpit ekipleri için düzenlenen iletişim ve ego yönetimi eğitimleri, uçuş güvenliğine katkı sağlayacak becerilerin gelişimini destekler. Düzenli geri bildirim oturumlarında ekip üyeleri birbirlerine yapıcı eleştiriler sunarak, hem kendi gelişimlerini destekler hem de diğerlerinin performansını artırır.
Sonuç
Ticari havayolu kokpitlerinde sağlıklı bir iletişim kültürü, uçuş güvenliğinin temel taşlarından biridir. Ego’nun doğru bir şekilde yönetilmesi, bireylerin “BEN” modundan “BİZ” moduna geçiş yapabilmesi ve iş birliği ruhunun korunması, kokpitte güvenli iletişimi sağlamak için büyük önem taşır. Kişilik testleri, gavranışsal analizler, mülakatlar ve düzenli eğitim programları, kokpit içindeki iletişimi geliştiren unsurlardır. İletişimde ego kontrolünün sağlanması, uçuş güvenliği standartlarının sürdürülebilirliğini destekler ve kokpit kültüründe güveni tesis eder.
Bu çerçevede, ticari havayolu kokpitlerinde etkin bir iletişim kültürünün oluşturulması, yalnızca bireylerin değil, aynı zamanda tüm havacılık sektörünün güvenliğini artıran bir unsurdur. Kokpitte iletişimde anlayışın ve iş birliğinin ön planda tutulduğu bir kültür, hem ekip ruhunu besler hem de yolcu güvenliğini destekler.
Comments